Yüksek tansiyon hakkındaki gerçek, Stresli Yaşam Yüksek Tansiyona Neden Olabilir - CENTRAL HOSPITAL
Hastanelerimize gelecek ziyaretçilerimizin dikkatine,
Dirençli Hipertansiyon Dirençli Hipertansiyon Tansiyonum yüksek. İlaç da alıyorum, bir düzelme yok. Bu ilaçları hep mi alacağım?
Ayrıca bu ilaçlar böbreğimi, karaciğerimi yormaz mı? Alışkanlık yapmaz mı? Bu yükseklik, içinde bulunduğu kalp ve damar sistemini yıpratmakla yola başlar ve sonrasında, damarları bozulan organların bizzat kendilerini de iflasa sürükleyerek yoluna devam eder.
Bu organlardan öncelikle sayılacak olanlar göz, böbrekler ve beyin olmakla beraber, zaman içinde tüm dokular ve organlar etkilenebilir. Yaş kaç olursa olsun, bu böyledir. Hatta biraz daha aşağıya doğru gidelim; rahatsız etmeyen, baş dönmesi veya halsizlik gibi belirtilere yüksek tansiyon hakkındaki gerçek açmayan en düşük tansiyonun en iyi tansiyon olduğunu söylemek lazım.
Bu itibarla ideal tansiyon konusu hakkında kısaca şunu söyleyebiliriz; Düşük tansiyon belirtilerine yol açmadığı sürece en düşük tansiyon, en iyi tansiyondur.
Tansiyon hakkındaki gerçek
Böyle bir kişiye yapılması gereken şey, sadece böyle mükemmel bir tansiyon değerine sahip olmasından dolayı tebrik etmektir. Ama buradaki kastettiğimizin çeşitli hastalık hallerindeki tansiyon düşmeleri olmadığını, tansiyonun hep düşük seyrettiği sağlıklı ve yakınmasız kişilerle ilgili olduğunu özenle vurgulayalım.
ALGILAMA Tansiyon yüksekliğinin genellikle baş ağrısı, ense veya tepe ağrısı-zonklaması, baş dönmesi, kulaklarda uğultu, çarpıntı hissi, bulantı gibi yakınmalarla seyrettiği iyi bilinir.
Buradan yola çıkan birçok hastanın, aslında tansiyonunu hiç ölçtürmediği halde "Tansiyonum iyi, bir sıkıntım yok. Tansiyon vücutta ne kadar uzun süredir yer edinmişse, vücut bunun belirtilerine karşı o kadar alışıyor ve bir nevi körleşiyor.

Tansiyon yüksek olduğu halde hiçbir şikayetin olmaması ve kendini iyi hissetmek, ne yazık ki tansiyonun size zarar vermemesi, yüksek tansiyon hakkındaki gerçek artık tansiyona alışması ve ondan etkilenmemesi anlamına gelmiyor.
Tüm damar sistemi, kalp ve diğer organlar, o sırada hissetmeseniz de içten içe ve sessiz sedasız iflasa sürükleniyor. Algılama sorununun diğer bir yüzü de, tansiyon yüksekliğinin sadece o sıradaki açlığa, tokluğa, üzüntüye, sinirlenmeye, iş yapmaya veya yürümüş olmaya vasküler hipertansiyon 1 derece olduğunu sanıp ana problemi görmezden gelmek yüksek tansiyon hakkındaki gerçek karşımıza çıkıyor.
Sanıldığının aksine; o sabah henüz kahvaltı yapmamış olmanızın, ilacınızı henüz almamış veya yarım saat önce yürümüş ya da birkaç merdiven çıkmış olmanızın, şu andaki tansiyon yüksekliğinizi izah etme konusunda bir anlamı olamaz. Tansiyonun sadece rahat olunan yüksek tansiyon hakkındaki gerçek ve saatlerde ölçülmesi de sorunun gizlenmesine neden olmaktadır. Mesela evde sabah-akşam yapılan ölçümlerin gayet iyi olması, buna karşın dışarıda tansiyonun yüksek seyrediyor olması hiç de nadir bir durum değildir.
Bu hastaların pek çoğu bir türü iyileşmeyen baş ve ense ağrısı, kulak uğultusu, yorgunluk gibi yakınmalarla, ellerinde bir çuval dolusu migren, sinüzit ve depresyon ilaçlarıyla ve MR filmleriyle hastane hastane gezerler. Elbette tuz azaltılacak, elbette kilo verilecek, elbette düzenli yürüyüş yapılacak ve elbette stresten kaçınılacak. Bunlar temel. Ama ciddi bir hipertansiyonla sadece bu önlemleri kullanarak baş etmek mümkün değildir. Sarımsak, limon, kekik yağı, keten tohumu gibi yöntemler ise genellikle teselliden öte bir değer taşımazlar.
Düşünün; yaş 16, tansiyon Tamam hemen ilaç başlamayalım, tuzu azaltalım, yürüyüş yaptıralım ve kilo fazlalığı varsa verdirelim. Gönlünü de hoş tutalım. Peki yine de olmuyorsa ve tansiyon inmiyorsa? Bu çocuğun geleceğinde daha yaşında böbrek yetersizliği, kalp krizi, felç gibi durumlar aklıma sadece ilk gelen senaryolar. Yani sıradan bir hipertansiyon hastasının yaşındaki akıbetini daha yaşındayken yaşamak Çoğu hasta, bu ilaçları hep almanın böbrekleri veya karaciğeri yorduğu, hep ilaç almanın vücutta alışkanlık yapacağı ve ilaçlara bağımlı olmak istemedikleri gibi tezler ileri yüksek tansiyon hakkındaki gerçek.
Organlarınız bu ilaçları aldınız diye değil, almadınız ve hipertansiyonunuz gereği gibi tedavi edilmedi diye zarar görür. Uygun şekilde tedavi edilmeyen bir hipertansiyonun kanserden farkı yoktur.

Kanser nasıl organ sistemlerini bozar ve iflasa sürüklerse, tedavisiz yüksek tansiyon hakkındaki gerçek hipertansiyon da aynısını yapar. Bu arada diğer bir yanılgı da ilacın dozunu rakamsal olarak ele alıp abartmaktır.

Yine de tansiyonum düzelmiyor. Her ilacın etkin dozu farklıdır.

Ne bir ilacın sadece 1 mg olması onu daha tehlikesiz kılar, ne de başka bir ilacın mg oluşu onu diğerinden daha tehlikeli yapar. Bir ilacın 1 mg'ı başka bir ilacın mg'ı ile eşit etkide olabilir. Onun için bu rakamlara takılmamak lazım. Belli dozda bir ilaç alıyor olabilirsiniz ve tansiyonunuz hala düzelmemiş olabilir. Yapılması mikroalbüminüri anlamı durumu böyle kabullenmek değil, tedavinin daha da artırılmasıdır.
Öncelikle ilaç dozu olarak, bu da yetmezse ilaç adedi olarak. Ta ki tansiyon konusunda hedefe ulaşalım. Tam aksine böbrekleri korurlar, yani yüksek tansiyon nedeniyle bozulmaların başladığı ve iflasa sürüklenen böbrekleri kurtarırlar. Özellikle şeker hastalığı varsa, hipertansiyon olmasa bile bazı tür tansiyon ilaçlarını böbrekleri korumak adına tatbik ederiz, tekrar söylüyorum hipertansiyon olmasa bile!
Normalde ileri yaştaki bireylerde meydana gelen bu rahatsızlık, son yıllarda gençlerde de hızla yaygınlaşıyor. Hipertansiyon yani bilinen diğer adıyla yüksek tansiyon, kan basıncının normalden fazla olma durumuna denir. Erişkinlerde doktor veya hastane ortamında ölçülen büyük tansiyonunküçük tansiyonun ise 90 mmHg veya üzerinde bulunması yüksek kan basıncı olarak tanımlanır. Ancak çoğu kişide ev içinde veya dışarı ortamda bulunduğu sırada gözetilen eşik değerler daha düşük olabilir. Böyle durumlarda ölçülen büyük tansiyonküçük tansiyon da 85 mmHg olarak tanımlanabilir.
Bir başka deyişle yine söylüyorum, biz hekimler bu ilaçları böbrekleri bozmak için değil kurtarmak için kullanırız. Çünkü böbreklerde tansiyona bağlı bozulma başlamışsa böbrekleri kurtarmanın da yine bu ilaçlardan başka çaresi yoktur. Sadece, böbreklerde zaten çok ağır bir yetersizlik varsa, bu hastalarda dikkatli olmak gerekiyor. Hassas kararları vermek doktorunuzun işidir. Lütfen bu konulara hakim olmayan birtakım insanların etrafınızda bilir bilmez ve cahilce konuşmaları aklınızı çelmesin.
Gerçek buradaki gibidir. Sürekli alınmalıdırlar. Evet, tansiyon normal olsa bile alınmalıdırlar. Peki tansiyon normalken almak tansiyonu daha çok düşürmez mi? Hayır, düşürmez ve yükselmenin önüne geçer.
Peki ne zamana kadar alınmalıdırlar? Ömür boyu alınmalıdırlar. Tabii ki ilacın dozu, türü, alınış şekli değişik zamanlarda doktorunuz tarafından ihtiyaca göre değiştirilebilir. Size düşen, bunlarla kendi kendinize oynamamaktır. Bazı hastalar tansiyonun çok değişken olmasından şikayet ediyorlar. Tansiyon hep sabit kalan bir şey değildir. Ama tansiyon ölçümleriniz bu rakamın tam üzerinde kalacak diye bir şey yoktur.
Bugün neler oldu?
Ölçümlerinizin çoğu bu değerde veya daha aşağısında ise, ölçümlerdeki değişiklikler gayet olağandır. Bazen stres ve yorgunluğa bağlı yüksek tansiyon hakkındaki gerçek hafif üzerine de çıkabilir. Bazen vücudunuz başka problemlerin etkisi ile güçsüz, yorgun veya hastaysa, uykusuz veya iyi dinlenememiş iseniz, arada bir özellikle ayağa kalktığınızda hafif tansiyon düşüklüğü veya halsizlik yaşayabilirsiniz.
Bazen de aşırı stres, üzüntü veya yoğun tempo nedeniyle yine arada bir daha yukarı değerlere, hatta bazen yüksek sayılabilecek tansiyon değerlerine rastlayabilirsiniz.
Böyle olağandışı sebeplerle açıklanabilecek hafif tansiyon düşmeleri veya yükselmeleri eğer sadece arada bir oluyorsa, paniğe kapılıp tüm tedaviyi kesmeyi veya toptan değiştirmeyi gerektirmez. Bu olanlardan tedavinin yetersiz olduğu veya ağır gelip azaltılması gerektiği anlamı çıkarılamaz.
Her ikisinde de yapmak gereken, olağandışı durumun geçmesini beklemek ve biraz istirahat etmektir. Stres, üzüntü, grip, aşırı stres veya her ne sorun varsa, bunun geçmesini bekleyecek, istirahat edecek, bol su içecek ve tansiyonunuzu biraz daha sık izleyeceksiniz. Yine de böyle durumlarda doktorunuzla bağlantı kurun, belki tedavinizde geçici bir düzenleme gerekli olabilir.
Tansiyon ilaçları alışkanlık veya bağımlılık yapmaz. Bu ilaçları sürekli almak zorunda olmanız, siz bu ilaçlar yüzünden bağımlılık yüksek tansiyon hakkındaki gerçek diye değildir. Hipertansiyon dediğimiz hastalık idrar yolu iltihabı, yüksek tansiyon ve uçuk iltihabı, zatürre veya tüberküloz gibi bir müddet ilaç almakla iyileşen bir hastalık değildir.
Genellikle sürekli bir hastalıktır. Böyle bir hastalığın tedavisi de genellikle sürekli olur. İlacınız bittiği veya başka bir yerde unutmuş olmanızdan dolayı birkaç gün-hafta ilaç alamadığınız dönemlerdeki geçici iyilik hali sizi aldatmamalı.
Peki ilaçları gerçekten de sürekli mi almak lazım? Günün birinde kesmek hiç mi mümkün değil? Bunlar çok soruluyor. Ben hep şöyle cevap veririm: "Bu ilaçlar için şimdilik bir süre biçmiyoruz.

Büyük bir ihtimalle hep almanız gerekecek. Ama eğer kilo verirseniz, eğer düzenli egzersiz yaparsanız, eğer stresle baş etme, olaylara tepkilerinizi değiştirme, zihinsel ve bedensel gevşeme teknikleri konusunda eğitim alır ve kendinizi geliştirirseniz bu mümkün. Değerlendirme sırasında çarpıntı ve hipertansiyon ataklarının altında böyle bir faktörün varlığı tespit edilmişse, tedaviye mutlaka bu yönden de yaklaşmak gerekir ve değişmeyi samimi olarak isteyen hastalarda çok güzel sonuçlar alınabilir.
Tabii ki anında değil, kısa da olsa bir süreç içinde. Sonuçta hipertansiyon ilaçlarına hiç ihtiyaç kalmayabilir veya sorun daha az sayıda-daha az dozda ilaçla baş edilebilir bir seviyeye geriletilebilir.
{ Description }
Ama bazen yanlış zihinsel alışkanlıklarından, olaylara abartılı tepki vermekten memnun ve bu konuda değişmek istemeyen insanlar da olabilmektedir. İşin bu yönü ile de uğraşan bir hekim olarak bu gözlemimin hiç de nadir olmadığını söyleyeyim. Geçmişte olup bitmiş işleri hala kafasında tartışarak içindeki yüksek tansiyon hakkındaki gerçek kızgınlığı kamçılamaya devam etme, içinde doğan kötü duyguları silme gayreti yerine ısrarla onların peşine takılıp hayalden hayale sürüklenme, duyduğu gördüğü her şeye gerekenin çok üzerinde tepki verme halini değiştirmek istemeyen ve kendini gururla böyle tarif eden insanlar da vardır.
Değişmeyi kendisi istemeyen bir insan dışarıdan müdahale ile değiştirilemez ve bunlarda sürekli ilaç tedavisi dışında yapacak hiçbir şey yoktur. Sık alınan ağrı kesici ve romatizma ilaçları, soğuk algınlığı ilaçları ve zayıflatma ilaçları başta olmak üzere pek çok ilaç da hipertansiyonun tedaviye direnç göstermesine sebep olabilir. Çok gerekli olmadıkça ve doktorunuz öyle istemedikçe ağrı kesici ilaçları almamaya çalışın.
Mümkünse ağrıya yönelik başka tedaviler konusunda doktorunuzla konuşun.
İçindekiler
İlaç kutularında yazan ve yan etkilere dair bilgileri okumak genellikle hastaları yanlış yönlendirmekte. Birçok hasta, "Doktor bey, ben bu ilacın içindeki prospektüsü okudum, bunun çok yan etkisi varmış.

O yüzden almadım. Şu bilinmeli ki, en nadir yan etkiler bile prospektüslerde bildirilmek zorundadır, yani bunlar her kullananda olacak demek değildir.
Zaten yan etki yapacağı kesin olan bir ilacın da, yan etki oluşacağını bile bile bunu yazacak bir doktorun da var olması mümkün değildir.
Yan etkiler nadirdir. Oluşsa bile, genellikle doz veya ilaç değişikliği yapmakla kolayca toparlanan yan etkilerdir. Bazı tansiyon ilaçlarının öksürük, bazılarının bacaklarda şişme, bazıların kabızlık, halsizlik, ayağa kalkınca göz kararması gibi çok klasikleşmiş yan etkileri olabilir.
Özellikle bu tip şikayetleriniz varsa, doktor doktor hastane hastane gezmeden ve sayısız tetkiklerin birinden çıkıp diğerine girmeden önce, size bu ilaçları yazmış olan hekimle bağlantı kurmayı deneyin.